Ahmet Yozgat

Ahmet Yozgat

15-07-2020

07:21

İmparatorların İmparatoru FATİH UYANDI Ahmet YOZGAT 1. Bugün, #13 Temmuz 2020 #pazarrtesi. Yine Günahsız ve Bereketli bir gün dileğimizle Milletimizi Selamlıyoruz. #Derindunya #ahmetyozgat #MilliHesaplarBurada #MilliHesaplarYanyana #MilliHesaplarYanyanaBiz

2. Yıllar yılı, Kültür-Edebiyat dergilerindeki desenlerinden tanıdığımız Sevgili Kenan Eroğlu, şöyle yazdı: “Ayasofya Camii kararı için kim, ne dedi?"

3. * UNESCO: "Derin üzüntü içindeyiz!" * ABD: "Derin hayal kırıklığı yaşıyoruz!" * Almanya: "Üzüntü içerisindeyiz!" * Rus Ortodoks Kilisesi: "Esefle karşılıyoruz!" * Avrupa Birliği: "Üzücü!" * Yunanistan: "Şiddetle kınıyoruz!"

4. Peki; siz, içerideki "ezik, yarı cahil ama her şeyi güya bilen, sözüm ona Okumuşlar!" böyle bir Milli meselede, siz hangi taraftasınız? Hala "Duymadım, görmedim, bilmiyorum!" ayağına mı yatıyorsunuz?" #MilliHesaplarBuradaDerindunya #DevletimizinYanındayız

5. Evet! Herkesin kendi meşrebince, bir şeyler söylediği Ayasofya için fakir de birkaç kayıt yaptık; biliyorsunuz. Güzel Ayasofya'nın aslına döndürülmesi hususunda yaptığımız, üç videonun birincisi; 2020 Mart ayında dönmeye başlamıştı.

6. İlk kayıttaki dileğimiz; Mübarek Ramazan’la birlikte, Ayasofya'nın gündeme getirilmesi ve bir sonuca bağlanılmasına matuf bir şahsi hamleydi. Oysa bir yıl kadar evvel; bu konu, yine Gündem olmuştu.

7. O sırada, fikrimiz sorulmuş ve o şartlar muvacehesince, Ayasofya'nın açılmasına çok taraftar olmadığımızı söylemiştik. Zira o gündemin; Batılılarla Türkiye'nin arasını açmak isteyen, kötü niyetli bir “Fetöcü Sosyal Medya hamlesi” olduğu kanaatindeydik.

8. Zaten, Cumhurbaşkanı da bu minvalde, karşı durmuştu gündemdeki Provokasyona. Yoksa o da bilirdi ki otoriteden istenen mabet yapmasıdır; mabetin içini doldurmak insanların/toplumların işi hatta Şanı Yüce Allah’ın taktiridir.

9. Ama 2020 yılı itibariyle gelinen zamansal dönüşüm aralığı... Ve bu aralıkta yaşanan Pandemi şaşkınlığı... Ve şaşırmayan tek ülke olarak Türkiye'nin yaptığı ataklar…

10. Ankara’nın, 150'ye yakın ülke ile kurduğu yardım köprüsü ve virüsle mücadelede gösterdiği başarının, Libya zaferleriyle taçlanması Türkiye'nin; artık “Devlet Boyutu”ndan çıkıp “İmparatorluk Normu”na ulaşmasının zamanının geldiğini gösterdi bize.

11. Ve 2020’nin Mart Ayında dedik ki “Kadir Gecesi, Ayasofya'nın açılışı için bulunmaz bir tarih olarak, bir ay ötemizde!” İşaret ettiğimiz üzere, Kadir Gecesi'nde olmadı açılış. Ancak Külliye çevresinden başlayan sahiplenmeyle Ayasofya'nın Sorunu, dalga dalga yayıldı.

12. Ve istek, Milletin isteği haline geldi. Sonuç, sonsuz şükür için yeterli! Neticede, Ayasofya açıldı ve korkulan “Batı ne der?” gerekçesi, hükümsüz kaldı. Batı hiçbir şey diyemedi ya da sadece, teessüflerini bildirdi; o kadar! Veya dese ne yazar!

13. Mabet üzerine yaptığımız yaptığımız ikinci videoda; Ayasofya'nın ibadete açılması yani camie döndürülmesi, artık ömrünü tamamladığı anlaşılan Hristiyanların Katolizm Mezhebinden/Dininden sonra, ...............

14. Teolojik olarak ikinci seviyede yer alan, Ortodoks Mezhebinin/Dinin çöküşünün de başlangıcı olacağını söyledik; hala aynı fikirdeyiz.

15. Çünkü bir bakıma; “Ortodoksluğun Kabesi” sayılan Ayasofya'nın açılması karşısında, en azından, “Ortodoksi Dünya”nın hop oturup hop kalkacağı beklenebilirdi. Fakat tepkiler, düşünüldüğü ya da beklendiği volümde olmadı.

16. Konuyu; Yunanistan, haddinden fazla sahiplendi. Belki de bu itibarla diğer Ortodoks Ülkeler, sessizliği tercih etti. Ortodoks Dünyanın en büyük ülkesi olan Rusya da kendisinden beklenen çıkışı göstermedi.

17. Moskova Kilisesinin yaptığı birkaç açıklama ile sınırlı kaldı Ayasofya Meselesi... Girişte söylendiği üzere; Rus Ortodoks Kilisesi: "Esefle karşılıyoruz!" şeklinde bir açıklama yaptı/yapabildi ancak.

18. Peki, niye böyle ve bu kadar oldu? Önce söylediğimiz gibi… 20. Yüzyılın epey bir bölümünü, Komünizm’in önerdiği Tanrıtanımaz/Ateist Eğitiminde geçiren eski Komünist ülkelerin, Sosyal ve Ruhsal hayatında, Kilisenin ve Ortodoksluk’un, pek bir anlam ifade etmediği ortaya çıktı.

19. Ortodoks Dünyada; Rusya'nın durumu, başta Yunanistan olmak üzere diğerlerinden biraz farklıydı zati. Malum; bölge, Tarih içinde “Deşti Kıpçak” adıyla bilinen epey geniş bir alanda yaygın biçimdeki Türk kökenli halkların yurduydu.

20. Ruslar da "Bozkırlı Halk(lar)dan devşirilmiş bir yapay kalabalık sanki! Vaktiyle bu alandaki Slavlar Pagan; diğerleri ise Proto-Türk İnancındayadılar: Hanif kanaatimizce.

21. Ama sahipsizdiler. Bu yüzden ve daha önce söylendiği üzre; yoğun bir Bizanslaştırma ve Ortodokslaştırma misyonerliğine muhatap oldukları ve "Bozkırlı Dünya"nın, "Kıpçak Kanadı"nın çöktüğü/yittiği Tarihte kayıtlı. Malum!

22. Bu nedenle Kiev Knezi/Prensi/Atamanı Vladimir, 1000 Yılına 2 kala, Ortodoksluğu seçti yani “Pravoslav” oldu. Bu nedenle Rus Ortodoksluğu Proslav İnancı, “Apostolik” sayılmaz, “Anti Apostolik” bir mezhep durumunda ve ikincil. Tıpkı Protestanlık gibi...

23. Burada soralım: “Apostolik” olmak ne anlam ifade etmekte? … Yani İnancın çıkış noktası, Havarilere dayalı değil.

24. Malum; Oğul Tanrı İsa'nın Hıristiyanlığında 12 Havari, 12 Peygamber anlamında gelmekte. Bir bakıma, Hz. İsa Peygamberin Ashabı olan 12 Havariden köklenen, 12 Özgün Hristiyanlık ya da Hıristiyan Dini kurulmuş bulunuyor.

25. Bu inançlar, “Apostolik” olarak nitelendirilmekte ve “Özgün Din” gibi algılanmakta.

26. Havarilere bağlanmayan yönelişler ise AntiApostolik olarak isimlendirilmekte...Anti Apostolik yani “Azizler”e intisaplı yönelişlere alt katman inançlar denilebilir. Bu nedenle Azizliğe bağlı Hıristiyanlık anlayışları, İsa İlahiyatında pek de ciddiye alınmamakta dense de olur.

27. Evet! Havariler üzerinden ve Azizler bağlamında; bu şekilde bir genelleme yapılabilir. Ancak… Hıristiyanlığın Kurucusu rolündeki Tarsuslu Pavlus’u nereye koymak gerek? Burası sorunlu!

28. Hem Batı, hem Doğu da; Pavlus'un, Hristiyanlığı bozmak ve bağlıları arasında ayrılık çıkarmak için Yahudiler tarafından özellikle görevlendirilmiş ajan olduğunu iddia eden uzmanlar bulunmakta. Biz de aynı kanıdayız.

29. Aslında fanatik bir Yahudi olan ve hayatının ilk devresini "İsevi Avı"nda geçiren Pavlus, kendi "Hristiyanlık Projesi"nde Aziz mi, Havari mi, Peygamber mi yoksa Tanrının kendisi mi olduğu hususu kafaları karıştırmakta.

30. Aslında fanatik bir Yahudi olan ve hayatının ilk devresini "İsevi Avı"nda geçiren Pavlus, kendi "Hristiyanlık Projesi"nde Aziz mi, Havari mi, Peygamber mi yoksa Tanrının kendisi mi olduğu karışık. Bir not: İki yıl önceki, "Tarsus Kazısı"na bir de bu pencereden bakmak lazım.

31. Söz, 12 Havari’ye gelmişken... “Bu husustaki ezberin, artık bozulması lazım!” diye düşünüyoruz. Yani şu “Kutsal 12 Ezberi”nin!

32. Ve devamla; 12 Havari gibi, 12 İmam meselesini de konuşmamız lazım. Ancak mevcut metin uzadığı için burada; sadece, bu açıklamayla yetinelim. Ve Kutsal 12 Meselesini, bir başka diziye ya da konuşmaya bırakalım.

33. Ve Rusya'dan devam edelim: İşte, “Rusya Provaslav İnancı” öyle bir şey yani Antiapostolyan. Bu durumdan ötürü, “ikincil İnanç Katmanı”nda kalmaktan hoşnut olmayan “Rus Ortodoksiyası” bir zaman sonra, Kurucu Prens Vladimir’i, Azizlik mertebesine yükselecekti.

34. Lakin bu hamleyle Prens Vladimir'in, Havarilerle eşitlenmesinin de (Bizans Kralı Konstantin gibi çakma Havari...) pek bir anlamı olmadı. Ve “Anti Apostolik Rus Kilisesi” diğer “Apostolik Ortodoks Kiliseleri” nazarında, önem ittihaz etmedi/emsal sayılmadı.

35. Vladimir’den itibaren, Rus Ortodoksluğu; Grek Kilisesi hakimiyetinde başlamıştı inanç yolculuğuna ama zamanla öyle devam edemeyeceği anlaşıldı. Zayıflayan Bizans Otoritesi bağlamında; İstanbul Patrikliğine bağlı olan Rus Kilisesi, 1325 de Moskova'ya taşındı.

36. Çünkü bu esnada; Osmanlılar karşısında, gittikçe ufalan Bizans'ın, Vatikan’la yaptığı edilgen anlaşma, Rus Ruhanileri tarafından reddedildi. Zaten, bundan sebep Rus Kilisesi; İstanbul'un Fethinden sonra Kudüs Kilisesi ile yakın ilişkiye girdi. Uzunca bir süre...

37. 200 Yıl kadar sonra; Emperyalleşen Rusya’nın banisi Deli Petro zamanında Kilise, ciddi bir Reformu tabii tutuldu. Ve Kilise Kurum’u itiraza rağmen, Çar’a bağlandı; ikincilleşti.

38. Fakat Kilise, bu ufalanmanın intikamını, 1900 yılanın başında aldı Devlet Otoritesinden. Ve Bolşevik İşçi Ayaklanmalarında sessiz kalarak, Çarlığın devrilmesini kolaylaştırdı. Buna rağmen; kurulan Komünist Sistem, Kiliseye acımadı ve kapattı.

39. Halk, Ateizm Eğitiminden geçirildi. Birkaç nesil boyunca, zihinlere boca edilen “Tanrıtanımazlık” içselleştirildi. Buna rağmen; 1990'da Komünizm çöktü. O vakte dair şöyle demiştik: Dünya “Metafizik Yüzyıl”a girdi/giriyor.

40. Bu nedenle Rusya’da, Kiliselerin açıldığına şahit oldu dünya. Fakat görüldü ki Ortodoksluk, halkın hayatından çıkmıştı bir kere; bir daha dönemedi. Dönme ihtimali de görünmüyor artık.

41. Atlamadan, şunu da ekleyelim: Son dönem Rus Çarları; “Radrok Kiliseleri” adı altında, ülke dışındaki Ortodoks Dünyadaki kiliseleri, özellikle Osmanlı Coğrafyasındakileri toplulaştırmak/Ruslaştırmak üzere bir operasyona giriştiler.

42. Operasyonu, Kudüs'e kadar geniş tuttukları da vaki; bu anlamda, Devrin Sultanından, bir “Rus Kilisesi” dahi istediler… Buna rağmen; Ortodoks Kiliselerinde bir “Rus Tarzı Rit” oluşturamadılar.

43. Ve “Moskova Kilisesi” önem sıralamasında; her zaman İstanbul, Kudüs, Antakya ve İskenderiye Patrikliğinden sonra geldi... Günümüzdeki Ayasofya meselesinde; Yunanistan'ın öne çıkması, Rusya'nın arkada kalmasının bir nedeni de bu olsa gerek, kanımızca.

44. Tabii, buna üçüncü bir nedeni de eklemek lazım… Geçen yılın son aylarında kotarılan “German Welt Aklı”nın, iki Berlin Masasında da Rusya'ya verdiği sandalye, oldukça önemliydi hatta başattı.

45.Bu önem bize, Moskova'daki Resmi Otoritenin; Ortodoks Kilisesi'nin baskısına rağmen, Protestanlıktan yana, bir gizli tutumun sahibi olduğunu göstermekte.Yani Gizli Alman Ekolünün tercihi olarak, Lutheryanizmin Rusya Derinliğinde, duruma hakim olmaya başladığını söyleyebiliriz.

46. Ama bu hakimiyetin, bir “İmani Duruş” olmaktan çok, gelecekle ilgili Siyasi beklentileri içermekte olduğunu da ekleyelim.

47. Bu çemberde, “Ayasofya'nın açılışı karşısındaki, küçük harfli Resmi açıklamalar; Rus Kilisesinin tavrını, Resmiyete karşı soğutabilir mi?” sorusunun cevabı, bizde evet!

48. Bunun gibi… Ayasofya'nın açılışıyla birlikte; Türkiye'nin, segment atlamasının semeresi olarak, Ortadoğu, Akdeniz ve Libya bağlamında, “Türk Tezi”nin öne çıkması, Rusya'nın adım adım gerilemesini getirebilir/getirecektir beraberinde.

49. Buna karşı, “Yarı Güçlü Retorik” dışında, Germen Weltin yapabileceği etkin bir Siyasi Fiilden söz edemeyiz. Zaten; “Cermen Dünyası” adına, yapılması gerekeni Fransa yapmakta. Fransöziş Retoriğiyle...

50. Buna rağmen; Paris’in hamlelerinin de bir anlam ifade etmediğini, açık seçik görüyoruz/görmekte dünya. İşte, bu nedenle bir kez daha altını çizmek isteriz ki… Erdoğan ve Putin, Müstakbel Müslümanlık Meselesini iki-bir arasında, bir daha konuşsalar iyi olacaktır! Diyelim! ***

51. Ve dönelim ülkemize... 10 Temmuz 2020, Ayasofya adına, açılışın tarihi olarak yazıldı… Konuya dair Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konşma yaptı. Dedi ki: “Esasen, Tek Parti Döneminde alınan, bu karar, Tarih’e ihanet olmasının yanında, Hukuk'a da aykırıydı.

52. Çünkü Ayasofya; ne Devletin, ne de herhangi bir kurumun malı değil; Vakıf mülküdür!” Ki el hak doğru!

53. Ayasofya'nın açılışının duyurulmasının arkasından, iki bin yıllık “Fetret Dönemi” bitti tespiti Sevgili Recep Özbay’a aitti. Ki bu da doğru bir tespit! Ama bu ifadeyi, “Yüzyıllık Fetret Dönemi” diyerek, takvime bağlayalım biz de.

54. Bunun gibi Sevgili Cemil de Ayasofya'nın açılma kararını, 21. Yüzyılın başlangıcı olarak nitelemekte. Fatih'in Orta Çağ'ı bitirip Yeni Çağ'ı başlatması gibi Ayasofya'nın tekrar açılmasını da bir başka çağın Miladı sayan kardeşlerimiz oldu. Ki hepsi doğru!

55. Fakir ise Ayasofya'nın zincirlerinin çözülmesini; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, Türkiye Cumhuriyeti İmparatorluğu'na dönüşmesinin startı olarak gördüğümüzü yazmıştık. Ayasofya'nın "Manevi Enerjisi"nin böyle bir doping sağladığı besbelli!

56. Bununla birlikte; 21. Yy. içinde, ocağı sönecek olan Hristiyanlığın, iki Kadim Dininden olan, Katolizim’den sonra Ortodoksluğun da bitiş sürecine girişi olarak değerlendirmiştik bu başlangıcı, hatırlanacağı gibi.

57. Ve yine bu çerçevede; İmparatorluk Başkenti olarak İstanbul'un dirilişinin de resmiydi bize göre, Ayasofya’nın 2020’den sonrasındaki Yeni Statüsünün çağrısıyla.

58. Konuya dair, Sosyal Medyada, karşımıza çıkan ve ilgimizi çeken ilk video, bir Filistinlinin muhteşem karikatürü oldu: Çizimdeki, bir insan silüeti ile Ayasofya'nın kucaklaşması! Çok duygulandırdı fakiri!

59. Devamla Afrika-Moritanya’da, adadığı deveyi kurban eden din kardeşlerimizin heyecanı… Ve yine bölgedeki ülkelerden Togo'nun, Ayasofya sevinci yansıdı yüreğimizin penceresine. Bunlar daha başlangıç... Devamı da var/olacak.

60. Görünen o ki… Ayasofya; üç boynu bükük Camiin; bu sene, daha da bükülen boyunları karşısında ses oldu, soluk oldu İslam Dünyasında. Evet; Kudüs, Mekke ve Medine Mescidi Haramlarından söz ediyoruz!

61. Ayasaofya ile beraber İstanbul; bir kez daha; Müslüman Dünyasının Payitaht'ı olma seviyesine yükseldi. Bağlı olarak; Türkiye ise İslam Devletlerinin, “Empergamlığı Otoritesi” olma sürecine girdi. Biz istesek de istemesek de, dünya istese de istemese de bu böyle! ***

62. Cumhurbaşkanı, Ulusa Sesleniş konuşmasının bir yerinde; “Fatih dirildi!” dedi. Dirilen sadece Fatih değil bizce, tüm Hanif Müslümanlarla beraber, dünyanın fethedilme iştiyakı da dirildi.

63. Zira bitkisel hayattan kurtulan Ayasofya; dünyanın enerji hatlarına, “Kun Enerjisi” akımını da yükledi; hakikat yolunda, pozitif bir moment olmak üzere.

64. Evet, “Ley Hatları”ndan söz edeceğiz: yeryüzünün sıva altı kablolarından... Bu lâhutî kabloların varlığı, tam 100 yıl önce kanıtlanmıştı bilindiği gibi.

65. Bu arada, yapılan çalışmalarda görüldü ki Tarihin başından beri, yeryüzüne inşa edilen mabetler, Ley Hatlarının üzerine dizilmiş, tespih taneleri gibiydi... Bu tespit doğru fakat bize göre ters bir doğru olsa gerek.

66. Bu nedenle düz olanını şöyle düşelim: Tarih içerisinde; Kutuplardan, Ekvatora doğru, herhangi Dinden olursa olsun, yapılan tüm Mabetlerin, yeraltındaki hatlarla birbiriyle ilinti kurarak, “2 Enerji Merkezi”ne düğümlendiği öngörülüyor.

67. Bu Merkeazlarden biri Kâbe... Diğeri ise Piramitler...

68. Hemen hemen; her Dinde yer alan, toprağa kapanarak ibadet ve dua etme ritüeli ne anlama geliyor dersiniz?

69. Şu anlama: Ley Hatları aracılığıyla bir “Dua” ve “Anti-Dua” Enerjisi akımını sağlayarak, söz edilen “2 Merkez”e bağlanmak ve oraları, birer anten gibi kullanarak, “Kul”un arzusunu, Evrene yaymak anlamına diyebiliriz.

70. Yani herkes, kendi Tanrısına bu yolla ve bu merkezlerle ulaşmakta olsa gerek. Şanı Yüce Allah'a ve Sahte İlah Satan’a! Bu anlamda; dua edilen alandan itibaren; en yakın mabede, oradan bir sonrakine ve oradan bir sonrakine bağlanarak… Allahualem!

71. Kabe'ye ulaşan “Müslüman’ın Duası” Mucib olan Yüce Allah’a takdim olunuyor diyelim. “Anti Dua”nın sahipleri de ara istasyonlardan geçerek; neticede Mısır’a yani Ehtramlara/Piramid’e vara geldiler.

72. Saabi Mabetler’in, Piramitlerle bağlantı hatlarında, yukarıda sözü edilen Dikilitaş/Obeliskleri ara antenler olarak tarif edebiliriz. Tarihin 5”G”leri misal…

73. Yeri gelmişken konuya dair bir de magazin yapalım: Hani deniyor ya “Bu Kara Elbiseli Adamlar, her şeyi Çizgi Filmlere kodlamışlar!” Galyalı Keltlerin hayatını anlatan bir seri çizgi roman yayınlanıyor epey bir zamandan beri: Asteriks! Okudunuz mu?

74. O hikayelerin kahramanlarından biri de aklımda doğru kalmışsa, Obeliks adında bir Doyumsuz Dev olarak resmedilmişti… Bu Dev, sırtında sürekli bir “Dikilitaş” taşımakta yani “G” anteni… “Gram”ın G’si ya da “tetraGramation”un G’si mi desek?

75. Mevzubahis Asteriks Albümlerinin Türkiyedeki yayın hakları da eski Muhafazakar kale, “Tercüman Gazetesi”nin yayın departmanı “Kervan Kitapçılık”a aitti. Her neyse!

76. Dönelim konumuza… Ayasofya'nın yerinde, “Hıristiyanlıktan önce Artemis Tapınağı vardı. Dolayısıyla Tapınağın Ley Hattının bağlantı Merkezi, Mısır’dı diyebiliriz. “Artemis Kültü” daha sonra, bir Yahudi olan Pavlus’un Projesiyle Saabi bir Hıristiyanlığa döndürüldü.

77. Buna rağmen ve bu nedenle; Bizans'ın Yeni İnancında da Ayasofya’nın, Ley Hattının Merkezi değişmedi; diyelim. Ne zaman ki Koca Fatih geldi ve Ayasofya'da ilk namazı kılarak, yeryüzüne dudaklarını koyup Şanı Yüce Allah'ın adını fısıldadı...

78. İşte, o anda; Ayasofya'nın bağlantı Merkezi değişti. Mabed’in yanıbaşındaki Topkapı Sarayı'nda, 600 yıl boyunca tilavet edilen Kur'an ve günde beş vakit okunan ezanla birlikte kılınan namazın oluşturduğu “Pozitif Kun Enerjisi” Kâbe'ye aktı.

79. Ve Müslümanların toprağa fısıldadığı “Esma Enerjisi” Kâbe Omega Kanalı üzerinden, Evrene yayıldı. İlk çıktığı yere yani Levhi Mahfuz’a iade olundu. Orada da her mükellefin şahsi “Posta Kutusu”na kondu diyelim. Allahualem!

80. Maalesef, 935’de “Kun Enerjisinin Ley Hattı”nı kestiler. O nedenle Mahzundu, Lal’dı, Suskundu Ayasofya! Neyse ki 10 Temmuz 2020’de yeniden başladı bağlantı. Hem de Pandemi sebebiyle “Hacc”ın durdurulduğu “Lebbeyk!” mevsiminde...

81. Böylece Türk Hacılarını bekleyen Medine ve Mekke, Anadolu'nun “Dua Fısıltısı”ndan habersiz kalmadı diye umut edelim. ***

82. Ve geçelim bir alt fasla... Ayasofya kararı, 2 Temmuz'da verildi; 10 Temmuz'da açıklandı. Ve 24 Temmuz ise yeni Ayasofya Camii Kebiri'nde ilk namazla İbadet serisi başlayacak. İnşallah!

83. Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü üzerine tasarlanan Sevr Tasarısının yırtılması ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanı anlamında Lozan'ın imzalanması; sözü edilen tarihlerin yaklaşık 100 Yıl evvelki takvimlerinin izdüşümü deniliyor.

84. Bir önceki videomuzda söyledik ya… 1934 Yılında, Ayasofya'nın kapatılması günü; aynı zamanda, Lozan’ın, İngiliz Parlamentosunda, kabul günü olarak geçmişti tarihe; imzalanmasından on küsür yıl sonra.

85. Bu itibarla açılan Yeni Ayasofya; Sevr’i bir daha yırttığı gibi Lozan evrakını da sürümden kaldırmış olmakta. Bu husustai “Corona Devri”nin başlamasıyla geçmişe dair, yazılıp çizilen ve imzalanan her şey, geçerliliğini kaybetti demiştik ya...

86. Çünkü Yüzyıl, Binyıl ve Medeniyet değşti/değişiyordu. Bu nedenle “Devletler Statüsü” bile geçersizdi. O halde; Ayasofya bağlamında yapılan da “Hükümsüz”ün “hükme bağlanması”ndan başka bir şey değil.

87. Ayasofya bir ilk ve “Domino”nun başlangıç taşı… Bu kabil şeylere hazırlıklı olmak lazım... Çünkü ve dolayısıyle bu durum; Türkiye'nin; “Kadim Emperyal/Empegam Güç”üne tekrar dönüşü anlamını taşımakta. Yani “Merhaba İmparatorluk!” deme zamanındayız; en güçlü olma devrinde.

88.Ohalde; Ayasofya, İstanbul'un Payitaht olmasını da gündem yapmakta ya da yapabilir/yapmalı. Bununla birlikte, Halifelik mevzuu da masaya konabilir/konmalı. Yine bu çerçevede; “İslam'ın 3Camii: Aksa, Kâbe ve Nebevi”nin statüsünün konuşulma zamanı gelebilir/gelmeli kanaatimizce.

89. Üst cümleye bağlı; genişletilmiş bir dairenin içerisinde konuyu daha da öteye götürebiliriz zira gitmeye meyyal... İtalyanlarla Vatikan'ın Statüsü de konuşulmalı/konuşulabilir; bu arada, Bartalemeosgillerle Patrikhanenin durumu da...

90. Fakat Vatikan ve Fener'in, konuya dahilinden önce; yapılacak şeyin, Sultanahmet Meydanı'ndaki “Osiris/Horos’un Dikilitaş’ı”nın kaldırılması gerekli diyesimiz var hatta şart bu saatten sonra…

91. Ki tüm obelisklere sıra gelsin.(Bu manada; Amerika’da başlayan “Anti Irkçılık Hareketi”nin Irkçı Heykelleri, domine ede ede geldiğinin farkındasınız değil mi?!) 24 Temmuz açılışına doğru uzayan “Ayasofya Günleri”nde yapılan nümayişlerin bir ucu, Dikilitaş'a da dokunabilir mi?

92. Dokunmalı/dokundurulmalı. Ki “Dünya Depremi,” Hıristiyanlık’la hatta daha dar anlamda Ortodoksluk’la sınırlı kalmasın.

93. Hem Yahudiliğin ve hem de Hıristiyanlığın Babası sayılan, “Osiris/İsis/Horus İnancı” ya da “Amonra Kültü”nün işaret organlarının, ...........

94. Sultan Ahmet Meydanıdaki birincisinin üzerindeki “Horos’un Tekgözü”ne Türk’ün parmağı sokularak, “Batıl/Saabi Dünya” temelinden titretilebilir/titretilmeli.

95. Yani dememiz o ki… Türkiye; Ayasofya ile birbaşka şekle evrilen mücadeleyi (gizli savaşı) hem Binyılcılar, hem Yüzyılcılar ve de “içteki, dıştaki- Hemparalarını kapsayacak şekilde genişletmenin yoluna girmiş görünüyor.

96. Ki “Ankara’nın Dik Duruşu”nun Hanif olduğu anlaşıldı böylece. Bu itibarla bir önceki video kaydımızda sorduğumuz; “Sabii Ayasofya mı, Hanif Ayasofya mı?” sualinin cevabı Hanif olarak verildi. Bir bakıma; Şanı Yüce Allah ile irtibat, İhlas üzerine kuruldu.

97. Bu kanaatle “Bedir Yardımı” yola çıkmış demektir. Yani Zafer önden geldi/geliyor; bu durumda, Sefer arkadan! İnşallah! Öyleyse yeise gerek yok! Ama unutulmamalı ki “Harp Hiledir!” Öyleyse “Abdülhamid Harp Tekniği”nin uygulanma zamanındayız.

98. Efendim! Türkiye, Ayasofya hamlesiyle karşısındaki cepheyi genleştirmiş durumda. Bu bir kayıp ya da zarar ziyan gibi görülebilir. Oysa buna karşın Ayasofya hamlesinin; Türkiye'yi, birkaç segment yukarı taşıdığını gözlemlemek mümkün.

99. Bununla birlikte; karşısında yer alanları da aynı oranda, aşağı çekti. Yani Ayasofya hamlesinin kar mı, zarar mı olduğunu anlamak için bu resme bakmak lazım. Tabii ki resme ilaveten; Ankara, Türk ve İslam dünyasını da kendi arkasına takıp üst katmanlara taşıdı.

100. Ve bir nevi, kendi kast dünyasına, 15 Temmuzlar yaşattı! Siz bu dünyaya, Mazlum Milletleri de katın! O zaman görülecektir, Türkiye üzerine biriken devasa umudu, inancı ve güveni…

101. Bundan sonrasının “Büyük Türkiye”sini” mevzubahis birikim ve birikenlerin verdiği destek ve cesaret şekillendirecektir diyoruz; Kraliçe mıraliçe değil! Peki, “Türkiye hesabına şekillenecek olan nedir?” sualinin cevabı olarak diyebiliriz ki…

102. Dijital Lira ve oluşturacağı Ticari hacim! Turkuaz Milletler Teşkilatı! Askeri Pakt! Ve daha bir dolu ortaklık… Potansiyel oluştu; bu itibarla Ankara, elini çabuk tutmak zorunda… ***

103. Diyelim ve geçelim bir başka hususa... Daha önce söyledik ya… İnşasından bu yana, Ayasofya; ifade ettiği anlam açısından bir Kilise değil; İmparatorluk Nişanesi olarak, Kutsal Korona Tacının mücessem bir biçimiydi.

104. Bu sebeple de Kilise Kurumunun malı değil, İmparatorun şahsi mülküydü. Son Bizas Kralı Konstantin Paleolog; savaşı kaybedince, doğal olarak, onun ve hanedanının tüm mülkü gibi Ayasofya’nın tapusu da “Yeni İmparator Fatih’e geçti.

105. Ve onun İmparatorluğu'nun sembolü ve Yeni Devletinin başkentinin tapusu sayıldı. Koca Fatih; böylece “İmparatorlar Listesi”ne; Osmanlı da “İmparatorluklar Ligi”ne dahil oldu. Yeni İmparator Fatih, kendi vakfına bıraktı mülkünü, ilk Namazın arkasından.

106. Tabii ki Fatih, Osmanlı Devleti demekti aynı zamanda. Bu itibarla Ayasofya da Devletin “Demirbaş Mülk”leri listesinin en başına yazıldı. ***

107. Ve geldik bugüne... Yaklaşık yüz yıl süren “Ayasofya Fetreti” sona erdi şükür ve Mülk; sahibine geri döndü yani “Ayasofya Vakfı”na, aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet'in şahsına ve aynı zamanda Devlete ve bağlı olarak Millete...

108. Bu nedenle Yeni Ayasofya, Devleti temsilen Cumhurbaşkanlığı makamına tapulanmalı ve ondan sonra işletim hakkı, Diyanete devredilmeli bir protokolle ve tabii, “Fatih Vakfı” ile irtibatı da koparılmamalı.

109. Hülasa Ayasofya; diğer camilerden farklı bir statünün eseriydi, yine öyle olmalı yani eski statüsü korunmalı. Böylece Milletin, Devletin ve Fatih Vakfı’nın kırmızı çizgisi, Ayasofya'dan da geçmeli.

110. Ki başta Yunanistan olmak üzere her aklına gelenin, konuya dair hadsizliğinin önüne geçilmiş olsun! Diyelim... ***

111. Ve geçelim bir alt fasla... Nihayet zincirleri koparılan ve aynı açılan Ayasofya; bir turnusol görevi gördü, Türkiye'de ve Dünyada… Tabii ki bu hadise ile birlikte; hem ülke içinde, hem ülke dışında Müslüman ve Ötekiler, Müminler ve Münafıklar ayrıştı.

112. Nasıl mı? “Şorsuz” bir Fetöcünün, türdaşlarına şamil olduğunu düşündüğümüz bir tviti bu durumun şahidi gibi duruyor. O şahsın, “Ayasofya, kilise olmalıydı!” şeklindeki mesajını görmüş olmalısınız.

113. Bu bağlamda; hem de 15 Temmuz’un yıldönümünden birkaç gün önce, ABD-New Jersey’de “Hainler Çiftliği”nin yakınındaki kiliseye giden “Feto Şakirtleri”nin haberi yayınlandı.

114.Dendiğine göre; o yakınlarda,bir mescit de vardı. Ama “Münafık Şakirtler” ibadet için kiliseyi tercih etmekte ve Cami yerine, Kiliseye gitmekteydiler. Hatta kilisenin papazı, binanın anahtarının yedeğini dahi vermiş olmalı ki onlar açıp kapatıyorlardı Hristiyanların Mabedini.

115. İlginç mi? Değil! Tabii, böyle olacaktı. Belki, aranızda hatırlayanlarınız vardır; geçen yıl, yayınladığı mesajında Feto, “Bulunduğunuz ülkenin hakim inancına uyum…” mealinde bir direktif vermişti bağlılarına.

116. Yani “Haçlılaşma Dönemi” resmen başlatılmıştı; şimdi de fiiliyata dökülmüş görünüyor. Ona karşı; Ayasofya'nın açılışıyla cevap verildi mi desek acaba? Elhamdülillah!

117. Alın bir misal daha! Yukarıda söyledik ya… “Ayasofya, turnusol oldu!” O Ayasofya, İBB Başkanının da nerede durduğunu ortaya çıkarmış gibi. Konuya dair henüz bir mesaj gelmedi ondan ve o cihetten. Oysa CHP sözcüsünün, “Uzatmayın, açacaksanız açın!” dediğini hatırlıyorsunuz.

118. Demişti de... Anlaşılan o ki Erdoğan'ı küçük ve Batı karşısında muktedir olamamak derecesine düşürmekti o beyanattaki saklı hinlik. O mantığa göre; “Nasılsa Batı müsaade etmez. Erdoğan da madara ve malamat olur!”du.

119. O beyanatın arkasında saklı satanlık, anlaşıldığı kadarıyla böyle bir Antivatan Tekniğine dahildi. Ama şimdilerde ortada ne madaralık var, ne de malamatlık! Bu nedenle karşı cihetteki şaşkınlığın ve kararsızlığın nedeni, bu şekliye ortaya çıkmış görünüyor.

120. Ve sözcü bu sefer de işi, Atatürk’e ve Cumhuriyete bağlama telaşında. *** Peki, nasıl oldu da böyle oldu? Oldu işte! Her insanın bir kaderi olduğu gibi Toplumların, Devletlerin, Kurumların ve Yapıların da bir kaderi varmış meğerse!

121. Şartlar müsait olunca, Kader tecelli etti ve Ayasofya kendi kendini açtı Şanı Yüce Allah’ın “Ol!” emriyle; başka kimse değil! Diyelim... ***

122. Ve geçelim bir fasla daha. Ayasofya kararı konusunda en anlamlı ve “Dik” mesaj, Devlet Bahçeli'den geldi. Baba: “Ey Haçlılar! Biz buradayız, buyurun gelin!” diye meydan okudu, en derine ve en derin yerden bir haykırışla!

123. Bunun gibi bir başka mesaj da... Ayasofya kararı konusunda; Erdoğan'a teşekkür eden İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'den geldi: Dedi ki Meral Hanım , “Erken Seçimin kapağını Ayasofya açtı!” Acaba öyle mi dersiniz?

124. Madem; sözü, buraya getirdi Meral Abla, o halde soralım. Bir Erken Seçim mümkün mü? Bir bakalım…

125. Hatırlayın! Son yaptığımız “Yeni Türk Hanedanlığı?” video kaydımızda şu tespiti yapmıştık: Aslında; Ayasofya'nın açılışı için Siyasetin arka odasındaki karar, 2023 Seçimlerine birkaç ay kalasına endeksliydi kanaatimizce. Anlaşılan o ki bu düşünce, erkene çekildi.

126. Bu fikrimizi; Galler Masasının bir kararı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesince satın alınan “Fatih'le Şehzadesi” resminin sembolizmasına bağlamıştık. Bu durumda; Erdoğan ve dolayısıyla Cumhur İttifakı, erken yakalandı denilebilir mi? Hayır denilemez! Olanda hayır vardır!

127. Böylece Cumhur İttifakı ya da Devletin İdarecisi olarak, Pehlivan Erdoğan; 2023'e giden yolda, Ülke ve Dünya Siyasetinin arkasına dolanarak, iki puan kazanmış gibi galebe pozisyonunda.

128. Yani bundan sonrasının, iki buçuk senesindeki yürüyüşü; “Ayasofya Öncesi” ve “Ayasofya Sonrası, anlamındaki karşılaştırmaya göre, daha güçlü adımlara kavuşmuş durumda. Peki; bu sözümüz, “Seçimler, illa 2023'te olacak!” anlamına mı geliyor? Hayır, gelmeyebilir de!

129. Ayasofya'nın açılması ile birlikte, Kamuoyu yoklayıcıları; bu ay içerisinde, yeni yoklamalarının sonuçlarını açıklayacak olsalar gerek.

130. Bu sebeple beklenilip Ayasofya kararı; AK Parti ve MHP’yle birlikte, Erdoğan ve Devlet Bahçeli'nin metrajını ne kadar yükseltiyor ona bakılacaktır. O neticeye göre de bir “Yol Haritası” çıkartılabilir.

131. Ancak kanaatimiz o ki… Galler Masası; Türkiye'nin Seçim Takvimini, Amerika ile ayarlı hale getirmek niyetinde sanki. Yani bu sebeple Kasım’a doğru yapılması muhtemel gibi bekleyen, Seçim Kanundaki değişiklikle Seçim Süresini 4 Yıla bağlamak mümkün olabilir; ..........

132. ....... tıpkı ABD’deki gibi... Bunun nedeni olarak; “Dünya Politik Tahterevallisi”nin bir süreliğine, Amerika ve Türkiye’nin “Soğuk Karşıtlık”ı üzerine bina edileceğini görüyoruz. Tahminimiz bu.

133. Ve devamla… Amerikan Seçim Sisteminin, adı konmamış Sistematiğinin gereği olarak; 8 Senede bir, Demokrat Parti-Cumhuriyetçi Parti ikileminde, ABD’deki iktidarın, değiştirildiğini söylemiştik ya...

134. Bu Amerikan Mutabakatına göre; Cumhuriyetçilerin, bir “4 İktidar Yılı” daha görünüyor. Ancak 2020 Kasım Seçimlerinde, centilmenliğin ve mutabakatın bozulduğu da “Binyıl-Yüzyıl Mücadelesi”nin gereği olarak ortada…

135. Bu yüzden; Demokratların, her ne pahasına olursa olsun, bu seçimi almak istedikleri hususundaki düşüncelerimizi de “Pandeminin ve Siyah Öfkenin körüklenişi sebebine bağlayarak izah etmiştik ya. Ancak Galler Masasının; Binyılcılara galebe çaldığı da bir hakikat...

136. Bu nedenle Trump'ın, bir 4 Yıl daha İktidarda kalacağını tahmin edebiliriz. Bu tahminimizi Türkiye’ye yansıtacak olursak…

137. Bu manada; Trump ve Cumhuriyetçilerle aynı Politik düzleme düşmüş olan Erdoğan ve Ak Parti İktidarında da Kasım'dan sonraki bir tarihte, “Amerikan Siyaset Sistematiği”yle uyumlu bir değişikliğe gidilebileceğini düşünüyoruz.

138. Zaten; bu resmi tasarlayan akıl olarak; Galler Masasının Windsor tarafının, Ayasofya'ya göz kırptığını tahmin etmiştik ya…

139. Etmiştik çünkü Pandemi’nin, Türk Ekonomisine verdiği zarar ve ahlak erozyonuna uğramış olan Tüccar ve Esnafın doyumsuzluğu sebebiyle Seçmenlerin cüzdanlarından yedikleri darbe, Ak Parti İktidarında bir gedik daha açmış görünüyordu. Ki ....

140. Ayasofya, ilaç gibi geldi; diyesimiz var. O halde; tahminen Cumhurbaşkanlığı garantiye en yakınken; Erdoğan'ın koltuktaki ömrünü, 2023'ten öteye uzatmak herkesin işine gelecektir. Müzmin Muhalefetin bile...

141. Çünkü Amerikan Sistematiğine göre; ülkede 2024’ten sonra, Keltlerin kontrolüne girmiş olan “Olağan Demokrat Dönemi” başlayacak diyebiliriz. Buna paralel anlamda Türkiye'de de bir “Olağan Muhalefet Devresi”ni, Washington resmine bağlamak öngörüsündeyiz.

142. Ki bu öngörü, aynı zamanda “Türk İktidar Sistematiği”ni de kendiliğinden oluşturacak demektir. Lakin hemen ekleyelim: Esasında; “Türk İktidar Sistematiği”ndeki otomatik kendiliğinden oluyor değil; Galler Masası Oyunu, ABD üzerinden kuruyor.

143. Dikkat buyurun! Kurmasıyla birlikte; 20. Yy’daki “İngoAmerikan Ekolü ve AlmoFrans Ekolü Egemenliği”; 21. Yy’da da “Windsor Ekolü ve Kelt Ekolü”ne dönüşüyor. Yani ha Hasan Kelt, ha Kelt Hasan!

144. Onun için diyoruz ya “Yeni Devlet” bir “Neo Tandoğan Planı” ve “Türk Siyaset Sistematiği” kurgulamak zorunda… Bu ayarlama; ayıp değil, günah değil. Çünkü bunu Türk Aklı ayarlamazsa, Galler Aklı ayarlamış bile… Bekleyin görün! ***

145. Son olarak, şu hususu da bir not şeklinde ekleyelim: Hakkında pek çok şey söylediğimiz/söyleyebileceğimiz Ayasofya Caminin açılması, Türkiye'nin önündeki belirsizliği izale etti. En önemlisi bu kanaatimizce!

146. Yani dememiz o ki… “Büyük Türkiye Düşüncesi”yle ilgili kuşkular/kuşkularımız soldu, ereze oldu.

147. Ya da şöyle söyleyelim: Yeni Yüzyıl/Yeni Binyıl’a geçişte öngördüğümüz “Ön Ara Dönem, 2020/23” olmadı, bununla beraber; 2020/25 aralığındaki “Ön Katastrof Devresi” de geri çekilmiş görünüyor.

148. Veya şöyle diyelim: 2023 Yılı; en geç, bu senenin sonunda veya öteki yılın başında/6 Ay sonra, fiilen başlamış olacak gibi hızlandı ve dürüldü takvim.

149. Yani Galler Masasında toplanan “Hanedanlar Konseyi” ve “Kadim Ekoller” beraberliği, önlerindeki “Binyılcı Bariyer”i kaldırmış görünüyor. Bu nedenle dünyada, “Yapısal Değişiklikler Dönemine” geçilecek artık diyebiliriz; hem de 2021 Yılı başlangıcı itibariyle.

150. Bu nedenle Türkiye'nin; Erken Seçim olmadığı takdirde, 2023'ün sonuna kadar… Eğer; Erken Seçim olursa 2025’in başına kadar, çok hızlı bir şekilde yükseltilerek, 21. Yüzyıla hazırlanacağını daha kolay öngörüyoruz Ayasofya’dan sonra.

151. Anlaşılan o ki… Galler Masasının; gerek Windsor, gerek Kelt tarafının; Türkiye'nin yükselmesi/yükseltilebilinmesi bilincinde oldukları görünüyor. Zannedildiği gibi “Cami Ayasofya” adımı, “Hristiyanları bir araya getirmiş olmadı/getirmiş değil.

152. Çünkü “Yüzyılcı Hanedanların Dini” sanıldığının aksine Hristiyanlık değil; Yahudilik de değil. Kadim Firavun ve Nemrut Tanrılar üzerinden, üst segmendeki Ezoterik Tanrıya bağımlılar. Tıpkı Binyılcılar gibi…

153. “O halde, neden savaşıyor Binyılcılar ve Yüzyılcılar?” diye sormakta haklısınız. Verelim cevabı: Savaşıyorlar çünkü Yüzyılcılar, Kadim İmparatorlukları idare eden Kralların Torunları olarak doğdular.

154. Ve bu nedenle Dünya İktidarının sahipleri durumunda olageldiler, olagidecekler. Yani Cennetleri burada, Seküler Dünyada... Binyılcılar ise Kadim İmparatorlukların, Ruhbanlarının çocukları olarak doğdu, bu yüzden “Dünya Tahtı”na hiç oturmadılar.

155. Yani onların Tahtları Cennette kurulu ve İktidarları orada. Bu nedenle Tanrı’yı Kıyamete zorluyorlar ki bir an önce Cennetin Krallığı kurulsun ve Tanrının Kralları, Tahtlarına otursunlar. Bu durumda Yüzyılcılar, Cennet Krallığında marabalık düşüyor.

156. Haliyle onlar da Dünya Krallığından düşmek istemiyorlar. Hülasa Dünya Krallığı, Cennetin Krallığına; Dünya Kralları, Cennetin Krallarıına karşılar. Ve savaşmaktalar.

157. Hanif Türkler ise Şanı Yüce, Rahman ve Rahim Olan Allah adına, adil bir “Dünya Empergamlığı” ve “Cennetteki Mümün Ülkeleri” için mücadeledeyiz! Durum bu!

158. Son not, Derindunya çalışmalarından olsun! Üst paragraftaki öngörü çerçevesinde… Ayasofya'nın açılışından sonraki müspet zaman dilimine uygun düşüp düşmediği hususunda kuşkumuz nedeniyle yaptığımız ama yayınlamadığımız birkaç makale ve video hazırlamıştık.

159. Geçtiğimiz aylar içerisinde emek verdiğimiz ve daha sonra, konjonktüre uygun bulmadığımız bu kayıtların yayınlanıp yayınlanmaması noktasında tereddütümüz vardı; Ayasofya, bu tereddütü kaldırdı. O nedenle sözü edilen çalışmaları da peş peşe yayınlama kararı aldık. Diyelim.

160. Ve her zaman olduğu gibi… Konuyu; burada noktalarken, yukarıdaki “Büyüklere Masallar” anlatımımızda sürçen dilimizden ötürü affınıza sığınarak ekleyelim: Fakir, öyle böyle dedik de işin hakikatini sadece, Aliym Olan, Şanı Yüce Allah biliyor! Azze ve Celle... ***


Follow us on Twitter

to be informed of the latest developments and updates!


You can easily use to @tivitikothread bot for create more readable thread!
Donate 💲

You can keep this app free of charge by supporting 😊

for server charges...