
• Yugoslavya’nın dağılma süreci... Mayıs 1993; Sırp muhalefetinin önemli isimlerinden, Belgrad Eski Belediye Başkanı ve dünyaca ünlü mimar Bogdan Bogdanović, Hırvatistan'da yayınlanan Nedjeljna Gazetesi’ne şöyle demişti: “İçlerine kapanmış, küçük, manyak devletlerimiz olacak.”
• Mayıs 1993... Bosna Hersek Dışişleri Bakanı Haris Slajdzić, bir İtalyan gazeteciye verdiği röportajda şöyle diyor: “Dünya devletlerinin bize, yani Yugoslavya’ya bir doğal afete, bir depreme bakar gibi baktıkları hissine kapılıyorum.”
• Hırvat yazar Predrag Matveyević ise Yugoslavya’nın dağılma süreci için, “Sosyalist rejimin çöktüğü, kapitalizmin ‘her şeye kadir’ bir güç olmaya yöneldiği ve milliyetçiliklerin kabardığı karmaşa döneminde; Yugoslavya bir tür deney alanı ve poligon oldu” diyordu.
Yugoslavya poligon muydu? Evet. Fakat 1425 gün ile modern savaş tarihinin en uzun kuşatmasını yaşayan Sarajevo; ‘gerçek poligon’ olacaktı! Çetnikler, dünyanın dört bir yanından kendilerine yüklü ödemeler yapan ‘turistlere’ tepelerden sniperlarla halka ateş etme hakkı tanıyordu.
Tahmin ettiğiniz üzere; çevresi tepelerle çevrili olan Sarajevo’da 1425 günlük kuşatma boyunca hayat durmadı. İnsanlar hayata tutunmak için her gün sokaklarda keskin nişancı atışlarından kaçmaya çalışarak, canları pahasına işlerine gidip gelmeye çabalıyordu. (Dikkat! Sniper)
Bir yaşam düşünün; sevdiklerinizin kapıdan çıktıktan sonra eve geri dönme ihtimalini, sizin gibi ete kemiğe bürünmüş olan ‘insan silüetindeki canavarlar’ minimuma indiriyor. İşte bu şartlar altında Sarajevo halkı asla pes etmedi. Her köşe başında can pazarı yaşandı güzel kentin.
Sarajevolu halkın içinde, şehrini terk etmeyen kişiler arasında Müslüman Bosnalılar, Sırp ve Hırvat Bosnalılar da vardı. Savaş sürecinde tüm ayrımlar ortadan kalkmış, herkes ‘Küçük Yugoslavya’ modeliyle sevdiklerini kurtarma derdine düşerek omuz omuza mücadeleye başlamıştı.
Savaş öncesi Sarajevo’da polis olan Bosna Sırp’ı Čedomir Domuz, savaşta halkını savunan komutanlardan birine dönüştü. Čedomir boynunda Müslüman bir teyzenin verdiği tesbih, Ayetel Kürsi ve kendi haçıyla savaşıyordu. Din, etnik köken gibi ayrımların bir hiç olduğunu haykırarak...
“Arrow - Ok” kod adlı 20 yaşındaki bu kadın, savaştan 3 ay önce Sarajevo Üniversitesi’nde öğrenciydi. Savaşta Sarajevo halkına yardım etmeyi seçen Bosna Sırp’ı Arrow şöyle diyor: “3 ay önce öğrenciydim. Şimdi günde 12 saat öldürmek için düşman bekliyorum. Duygularımı yok ettim.”
Bosna Savaşı; dışarıdan bakıldığından çok farklı bir savaştır. Dinin, etnik kökenin, ırkın, milliyetin ve diğer tüm ayrımların ortadan kalktığı, insanlık uğruna verilen bir savaş!
Ama nazarımda en özeli; Ulis’in Bakışı filminde anlatılan hikâyelerdir. Çevresinden Çetnik sniperların ateş ettiği kentte halk; sisli havalarda düşmanın görüş açısı olmayınca gizlice buluşup klasik müzik konserleri veriyor, dans organizasyonları yapıyordu. Sanatla direndi kent...
Her izlediğimde tüylerimi diken diken eden, sizi savaş hâlindeki Sarajevo’ya götürecek ve kentin içindeymişsiniz gibi hissettirecek bir filmle bitirmek istiyorum; Savršeni Krug... İzlerken, öyle farklı hisler yaşayacaksınız ki; “İyi ki bu tweet’i gördüm” diyeceksiniz ❤️
Follow us on Twitter
to be informed of the latest developments and updates!
Follow @tivitikothreadYou can easily use to @tivitikothread bot for create more readable thread!